2. Dünya savaşından sonra harabeye dönen Japonya’nın kısa bir zaman içinde kendini toparlaması, ilgiyi Japonya’nın üzerine çekmişti. Bu durum incelendiğinde; Japon halkının coğrafi koşulları nedeniyle geçmişten beri yardımlaşmaya istekli olduğu, paylaşmayı sevdiği ve yöneticilere itaat ettikleri görülmüştür. Japonya’nın başarısının altında da, sahip olduğu kültürü örgütlere uyarlamayı başarmasının yattığı keşfedilmiştir. Japonya’daki örgütlerde çalışan insanlar, birbirlerini rakip olarak görmeden yardımlaşarak iş yapıyor, başarı ve başarısızlığı paylaşıyor, yöneticilerine seve seve itaat ediyor ve onların otoritesini kabul ediyorlardı. Japonlar, örgütlerini aileleri gibi görerek canla başla çalışıyorlardı.

Japonya’nın kendi kültürünü örgütlere yansıtması, diğer örgüt metaforlarının görmezden geldiği insani yönü öne çıkarmıştır. Örgütlerin ortaya çıkması ile insanın belli kalıplara girmeye zorlandığı ve kendine yabancılaştığı düşünüldüğünde, kültür metaforunun nasıl bir boşluğu doldurduğu anlaşılmaktadır. Kültür metaforu sayesinde insanın kendinden bir şeyler bulmaya başladığı dikkat çekmektedir. İnsanlar iş hayatında farklı, sosyal hayatta farklı davranmak zorunda kalırken; örgütlerinde kendileri gibi yaşamaya başlayınca, kendilerini evinde gibi rahat hissetmeye başlamışlar ve örgütü de aileleri gibi benimsemeye başlamışlardır. Böylece çalışanlar, artık zorlanmadan örgüt için en iyi olanı yapmaya başladılar.

Kültür metaforunu diğer metaforlardan ayıran yanı hiç kuşkusuz her ülkeye aynı örgüt tipini dayatmamasıdır. Bu özelliği onu güçlü ve dinamik hale getirmektedir. Örneğin; Japonya’da başarılı olan örgüt tipinin aynısını Amerika’ya taşıdığımızda, aynı başarıyı elde etmek mümkün değildir.  Bireysel başarının önemsendiği batı ülkelerindeki örgütlerle, kolektivist yaşamın önemsendiği doğu ülkelerindeki örgütler aynı olmamaktadır. Böylelikle çalışanlar, kültürlerinin yansımasını örgütlerinde görerek kendilerine yabancılaşmadan örgütlerinin başarısı için çalışmaktadır. Bir çalışanın mesai biter bitmez işyerini terk etmemesi, tatil zamanlarında da seve seve çalışması; onun işini sevdiğini, işyerinde rahat ettiğini ve işi ile özdeşleştiğini gösterir. Bu durum aslında bizi biraz da örgütlerden önceki insanların çalışma şekline götürmektedir. Kültür metaforu; işyeri evinin altında olan, canı istediği zaman çalışan ve işini hobi olarak yapan insanların çalışma şeklini tamamen sunmasa da insanları o duygu ve düşünceye ulaştırabilmektedir.  Görüldüğü gibi, daha iyisine dönüştürme gerekçesiyle dokunduğu her şeyi bozan insan, zamanla yaptığı hatayı anlayıp eski haline döndürmeye çalışmaktadır.

Kültür metaforunun popüler olmasıyla başarı için, her ülke kendi kültürüne göre örgütlerini şekillendirmeye başlamıştır. Fakat bir ülkenin belli ortak değerleri olmasına rağmen, yapılan işe göre örgütlerin de farklı kültür özellikleri sergilemeleri kaçınılmazdır. Örneğin paylaşılan kültürü, bir eğitim kurumun kültürünün kendine uyarlaması ile bir spor kulübünün kendisine uyarlaması bir değildir. Ayrıca aynı kurumların bile birbirleri arasında rekabetleri söz konusudur. Bu durum kültürü güçlü olan ve zayıf olan örgütler ayrımını getirmektedir. Örgütlerde kültür önem kazanınca, her kurumun iyi ya da kötü bir kültüre sahip olduğu görülmüştür. Bu kültürü; ortak değerler, inançlar, dil, kurallar, davranışlar, semboller ve ritüeller oluşturmaktadır.

Kültür metaforu sayesinde son zamanlarda “Kurum Kültürü” de popüler hale gelmiştir. İnsanların ortak değerlere ve benzer inançlara sahip olmaları, aynı jargonu kullanmaları, benzer davranışlar sergilemeleri, kurumlarını temsil eden sembolleri kullanmaları ve kutladıkları törenler veya düzenli olarak yaptıkları faaliyetler; kurumları dışarıdan homojen görmemizi sağlamaktadır. Bir öğretmenin veya askerin, kendisini tanıtmadan mesleğinin anlaşılabilmesi buna örnek olarak verilebilir. Kültür metaforu sayesinde örgütler, değişime de kolay adapte olabilmektedir. Değişimin kültürü de etkilediği düşünülünce bu durum daha iyi anlaşılabilir. Örneğin; teknolojinin sürekli değiştiği göz önüne alındığında, örgüt üyelerinin teknolojiye uyum sağlaması ile örgütün de teknolojiye uyum göstereceği tahmin edilebilir.